Selamün aleyküm aleyküm kardeşlerim
İlim ve İslam bağlantısı ile ilgili
bir kaç anektod aktarmak istiyorum
Önce aşağıdaki yazıyı okuyalım
sonra konumuza devam edelim
İslam dini, ilme ve ilim adamlarına olması gerekenin
en iyi şekliyle değer vermiş ilme giden meşru yolları
açık tutmuştur.
Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi
emreden dinimiz Müslümanların
daima ilimle iç içe olmasını istemiştir.
Yüce dinimiz İslam, ilim öğrenmek ve öğretmeyi
ibadet kabul etmiştir.
Kur’an-ı Kerimde, Allah (cc)’ın ilk emri “Oku”(1) olmuştur
İlimle alakalı olarak muhtelif ayetlerde de şöyle buyrulmuştur
“ Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu ?”(2)
“ Allah, içinizden inananları ve kendilerine
ilim verilenlerin derecelerini yükseltir”(3).
“Allah’a karşı kulları içinde ancak alim
olanlar derin saygı duyar”.(4) “Hikmet ve ilim ile daima
Rabbinin yoluna çağır”.(5) Daima ilme teşvik eden
sevgili Peygamberimiz (sav)’de şöyle buyurmuşlardır:
“İlim mü’minin yitik malıdır.
Onu nerede bulursa alsın.”(6)
“İlim tahsil etmek kadın-erkek her
müslümana farzdır.”(7) “Alimler
peygamberlerin varisleridir”.(8) “Mahşerde alimlerin mürekkebi
şehitlerin kanlarıyla muvazene edilir (tartılır)
.”(9) “İlim talep etmek için yola çıkan kimse
dönünceye kadar Allah yolundadır.’’(10)
Hadis-i Şeriflerinde bu şekilde buyuran
Peygamber (sav)’ın, mescidinde suffe oluşturması
Bedir Savaşında esir alınan esirlerin, bırakılmalarının
10 müslümana okuma yazma öğretme şartına bağlanması
Peygamber (sav)’ın ilme verdiği değerin açık ifadesidir.
Hulefa-i Raşidin döneminde de ilme önem verilmiştir.
Kur’an, Hz. Ebubekir zamanında mushaf haline getirtilmiş
Hz. Ömer döneminde ilim tahsil edenlerin ihtiyaçları karşılanmış,
Hz. Osman devrinde Kur’an çoğaltılarak
diğer İslam beldelerine gönderilmiştir.
Hz. Ali bizzat ilimle meşgul olmuş ve
“Bana bir harf öğreten beni kendisine köle yapar”
ifadesiyle ilme verdiği önemi ortaya koymuştur.
Daha sonraki dönemlerde de müslümanlar
ilimle iç içe olmuşlardır. Endülüs’te yetişen alimler
Selçuklu ve özellikle Osmanlı döneminde camilerin
külliye şeklinde yapılışı müslümanların ve şanlı ecdadımızın
ilme ve ilim adamlarına verdiği ehemmiyeti ortaya koymaktadır.
Bugün bize düşen
ilmin sınırı ve öğrenmenin yaşı olmayacağı şuuruyla
kadın-erkek hepimiz ilimle meşgul olmalıyız
ve insanımızı ilme teşvik etmeliyiz.
Böyle yaptığımız taktirde, imanlı ve erdemli bir nesil
meydana getirmiş oluruz.
Bununla beraber diğer müsbet ilimler de de
Müslümanlar,olmaları gerekli olan yeri almalıdırlar.
Allah (cc)’ın ilk emri “oku” iken bizim en son yaptığımız iş
okumak olmamalıdır.
Evet sevgili Müslüman kardeşlerim
peki madem " İlim Müslümanın yitik malıdır "
Ve bu Hadis-i şeriftir ve sahihtir
Peki müslümanların bilim ve teknolojiyle
uğraşmayarak
herşeyi hazırdan Siyonistlerden satın alması
Ve her satın alınan ürün ile
ve ödenen her kuruş para ile
Siyonistlerin
Müslümanlara sıktığı her bir merminin
parasını bizzat kendileri ödeyerek
Müslümanları ve islamiyeti
zarardan nasıl koruyacaklardır
Dünyayı idare eden Siyonist mekanizmalar
Bilim ve teknoloji üreterek
Dünyanın egemenliğini ve
kendilerini ayakta tutmaktadırlar
Hem müslümanları sömürmektedirler
Hemde islamiyetin hükümranlık devrine ulaşmasına
ve gelişmesine
Engel olmaktadırlar
Bunu yaparken fazla çaba harcamalarına gerek yoktur
Müslümanlar bilerek yada bilmeyerek
kendi elleriyle
İslamın gelişmesine engel olmaktadırlar
İslamiyetin gelişmesindeki en büyük engel
Müslümanların kendileridir
bakınız müslümanların kullandığı ürünlere
içtiği meyve suyundan
kullandığı otomobile kadar
herşeyi siyonist ve onların destekçilerinden
tedarik etmektedirler
Kuran-ı Kerimi basan matba makinesinden tutunda
hastalandığı zaman eczaneden satın aldığı ilaca kadar
Kullandığı herşey
siyonistlerin veya onların destekçilerinin ürünüdür
veya onlardan alınan parçaların montesinden ibarettir
satın almakla veya montajla ilimin ne ilgisi vardır
sadece Din ve İman Allahın kurallar bütünü değildirki
Matematik kimya fizik astronomi bunların tümü
zaten Allahın var ettiği ve bu kuralları açığa çıkaranlara
fayda verdiği kurallardır
Bu kurallarıda açığa çıkarmak ilimledir
ve bu kuralları ilimle ortaya çıkaranlar
diğerlerinden her bakımdan üstün konumdadırlar
Üstünlük elbette takvadadır
peki Müslümanlarda takvamı eksildi
Takvayı elde etme metodu Allaha yakınlıktadır
Bu neyle olur
Allaha yakın olmak içinde Allahın var ettiği
her türlü kurallara tabi olup
Allahın Hem din hemde bilim ile ilgili kurallarına
tabi olmakla olmak ve uygulamakla olur
Bunun için imanmı gerekir çabamı gerekir
emekmi gerekir yada duamı gerekir
Elbette emek ve dua gerekir
çalışmak ve çabalamak gerekir
Siyonistler aslında muharref tevratın
emirlerine göre elbette çalışıyorlar
duada ediyorlar
dinlerinin gereği olarakta
müslümanlara hayat hakkı tanımayacaklardır
bu onlara göre dinlerinin emridir
müslümanlar çalışmıyorlar çabalamıyorlar üretmiyorlar
ve her türlü ürünü satın alıyorlar
bunun adınada ilimi almak diyorlar
ilim almak demek üretilmiş ürünü satın almak değildir
ilim almak demek parçaları satın alıp monte etmek değildir
ilim almak o ürünün üretilmesindeki teknolojiyi almaktır
ve ilim demek
alınan o teknolojiyi geliştirip
o satın alınabilecek üründen daha kalitelisini üretmek
ve önce müslümanların daha sonrada
tüm insanlığın kullanımına ve faydasına sunmaktır
müslümanın görevi budur
Anlatılan bir kıssa vardır onu aşağıya alıntıladım
kıssayı okuyalım ve konumuza devam edelim inşallah
HZ. MUSA AS VE NİL HADİSESİ
Hz.Musa as. Allahın peygamberidir
Ve Allahın dinini ve buyruklarını
Peygamberliğinin gereği olarak
tebliğ etmektedir
Firavun ise Hz.Musa as.ın Peygamberliğini
Ve Allahın varlığını birliğini ve üstünlüğünü
kabul etmemektedir
Firavun kendini herkesten ve herşeyden üstün saymaktadır
Ve her fırsatta Hz.Musa as. a karşı
kendi üstünlüğünü ispat çabasındadır
Bunu yaparken akla hayale gelmeyecek planlar içindedir
Bir gün öyle bir hadise olurki
Hz.Musa as. Allahın varlığını büyüklüğünü
ve üstünlüğünü ispat için
halkın huzurunda Firavun ile iddiaya tutuşur
Hz.Musa as buyururki : " Benim Rabbim
( yücedir ve üstündür ) Nil nehriyle Mısıra hayat verir "
buyurur
Firavun ise bu söze karşılık
" Ben istersem Nili ters ( akıtırım ) çeviririm " der
Hz.Musa a.s ise " Hadi o zaman göster " diye buyurur
Firavun ise bunu ispatlayacağını
ancak kendine süre vermesini ister
Hz.Musa as düşünür ve nasıl olsa sürede olsa
ne yapılırsa yapılsın Firavunun Nili ters akıtamayacağını
Bunu yapacak olsa bile Allah c.c ın mutlak Peygamberinin
yanında olacağından buna izin vermeyeceğini düşünerek
Firavuna istediği süreyi verir
ve yarın aynı yerde buluşarak Firavunun ispatını yapması
gerektiğini söyleyerek oradan ayrılır
Hz.Musa as neticede Allah c.c ın Peygamberidir
Ve her buyruğu mutlak Allah c.c ın emrini ve buyruğunu
İnsanlığa iletmek içindir
Hz.Musa as Yaradanın buyruğunu dile getirmenin huzuruyla
eve gider ve istirahate çekilir
Hz.Musa as ertesi gün Nil nehrinin Firavunun istediği yöne
mümkün değil akmayacağını düşündüğünden
içi rahat bir şekilde uykuya dalar
Firavun ise uyumaz ve düşünmektedir
Çünkü bir iddiaya girmiştir
ve iddianın ispatı olmazsa yalancı olacaktır
Ve halkının gözünde küçük duruma düşecektir
itibarı ve inandırıcılığı kalmayacaktır
üstünlüğü kalmayacaktır
Firavun bütün gece uyumaz
ve aslında inanmadığı Hz.Musa as ın Rabbine
bütün gece boyunca uyumadan dua eder
Sabah olur ve iddiaya girilen Nil nehri kenarına
Firavun ile Hz.Musa as ve halk birlikte gelirler
Hz.Musa as Firavundan Nili ters akıtabilirim
iddiasının ispatını ister
Ve o sırada Nil nehri
Firavunun iddia ettiği yöne doğru ters akmaya başlar
Hz.Musa as şaşırır ve Allah c.c hazretlerine
" Rabbim ben senin söylemediğin birşeyi söylemedim
neden böyle irade buyurdun" diye buyurarak
aslında neden kendi Peygamberinin
yine Allah c.c hakkı için
dediğinden farklı bir irade buyurduğunu
yada bu şekilde irade buyurarak
neden kendi Peygamberinin dediğinin doğru olduğu halde
sanki yalan söylemiş gibi bir hale soktuğunu Rabbine sorar
Allah c.c ise " Ey Hz. Musa as
Elbette senin söyledigin dogruydu
Ama sen ( bütün gece ) uyurken o ( Firavun ) dua etti
Ben, herkesin Rabbiyim
Herkesin duasına cevap veririm
Allah, o kadar adildirki
Kendisine ibadet edenede
Etmeyenede
Tapanada, tapmayanada, duası karşılıgında yardım eder " buyurdu
Evet sevgili Müslüman kardeşlerim
Bu kıssadan alınacak çok ders var
Bu kıssada olay sadece dua değil
Dua ile birlikte uykusuz kalınarak verilen emektir
Allah c.c adaleti gereği
Emek verip çalışanların emeklerini zayi etmez
Firavun ve Nil hadisesinden çıkaracağımız nihai sonuç ise
Siyonistte olsa Yahudide olsa
İnançsızda olsa eğer emek veriyorsa
Bu emeklerinin karşılığının
Allah c.c tarafından zayi edilmeyeceğidir
Bu yüzden üzülerek şunu ifade etmeliyizki
Müslümanlar çalışmıyorlar
üretmiyorlar
ve eğer belki ediyorlarsa Rablerine dua ediyorlar
Ancak çalışmadan üretmeden emek harcamadan
Eğerki sadece dua ile siyonistlerin çemberinden
kurtulabileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar
Çünkü Okyanusta yolalan Nükleer uçak gemisinin
yakıtı uranyum ise ve uranyumun parçalanması ile
açığa çıkan enerjiyle gemi yol alıyorsa
ve uçak gemisinden atılan roket
Müslümanların sahilini vuruyorsa
Ve bütün bunların arkasında emek ve çaba sarf edilerek
elde edilen bilim ve teknoloji denilen
Yine Allahın verdiği akıl ile geliştirilen
Yine Allahın var ettiği Matematik fizik kimya
oşinografi gibi
Allahın kuralları denilen ilim dalları varsa
Ve müslümanlar bu Allahın kurallarından habersizse
ve atılan rokete karşı
Allahın verdiği akılla karşıt roket üretip atmayıp
edilen dua ile roketin denize düşeceğini düşünüyorlarsa
üzülerek söyleyelimki Allahın adaleti gereği
Müslümanlar çabalamadıkları ve emek harcamadıkları için
Atılan roket Müslümanların bedenlerini parçalayacaktır
Ve mutlak buda Allahın kudreti ve adaleti gereğidir
Bazı kardeşlerim şimdi diyecekler
" İlla roket satın alıp karşı tarafamı atacağız
İslam sevgi ve barış dinidir
bu savaş çığırtkanlığı dinimize ve merhametimize yakışıyormu "
diyecekler
Hayır kardeşim amacımız karşı taraf ile savaşmak değildir
Amaç karşı tarafın savaştan vaz geçmesini sağlamaktır
Bununda yolu roket atmasını engellemektir
Bunun yoluda roket satın alıp atmak değildir
Hayır kardeşlerim yapılacak şey şudur
ben roket satın alın ve karşıya atın demiyorum
roket satın almak yerine ve savaşmak yerine
önce roket satın almaktan vaz geçeceksin
ve roketi üretecek teknolojiyi kendin geliştireceksin
ve daha kalitelisini üreteceksinki
karşıdaki kendi roketinin etkisizliğini ve
müslümanın ürettiği roketin üstünlüğü görünce
zaten roket atmaktan vaz geçecektir
Çünkü onlar Hakkı değil Kuvveti üstün tutarlar
Ver sizin roketiniz daha kuvvetliyse
karşı tarafta ise zaten iman olmadığı için
kuvvetsiz roketiyle size ateş açmayacaktır
yoksa zaten karşının attığı roket müslümanı vurdukça
ve daha etkilisini müslümanlar yerine
başkaları yaptıkça
müslümanlar roketlerin hedefi olmaya
ve parçalanmaya devam edecektir
Siyonistlerin roket üretmesinede gerek yok zaten
Müslümanlar bilim ve teknolojiyle uğraşmıyorlar
sadece yaptıkları mezhep tarikat ve cemaat kavgasıyla
asırlardır birbirlerini eziyorlar
Müslümanlar birbirini ezmekle meşgulken
Siyonistlerin gülüp eğlenmeye elbette hakkı vardır
Buda Allahın adaleti gereğidir
Müslümanlar eğer yaşamayı Hak ediyorsa Rabbim yaşatır
Hak etmiyorsa Rabbimin adaleti gereği yaşayamaz ve ezilir
Bazen elbette Hak olan Batılın eliyle verilebilir
Batılda veya zalimde
mutlak bazen Allahın kırbacı olabilir
İşte kırbaçta doğru yola erişmek için uyarıdır
konumuzun başlığı " İslam ve Bilimsel Hakikat " değilmiydi
İşte sizlere bazı hakikatleri söyledik
Neticede dünyada şu an ezilenlerde sömürülenlerde müslümanlardır
Bizlerde müslümanız neticede
peki müslümanların müslümanlara olan düşmanlıklarından vaz geçmedikçe
nasıl selamete çıkarız sanıyorsunuz
ve müslümanları müslümanlara düşman edenlerin
nasıl bunu yaptıklarını düşünüyorsunuz
eğitim bilgi ve teknolojiyle tabiki
müslümanlarda eğitim bilgi ve teknoloji olmadığı sürece
bu şekilde cehalet içinde oldukları sürece
daha çok mezhepler tarikatler ve cemaatlerle birbirlerini katledip
Arka planda olan ve gelişen dünyayı takip edemezler tabiki
Bu öyle bilgisayar kullanmayı öğrenip
Tıp dilini İngilizce olarak kabul etmeklede olmaz
bilgisayarı üretecek teknoloji yoksa
her müslümanın eline bir laptop vererek
" İlim Müslümanın yitik malıdır " diyerek
bilgisayar kullanmayı teşvik ilede gelişmişlik olmaz
ancak bilgisayar üreten siyonistlerin güçlenmesine yarar sağlamış olursunuz
Bazı kardeşlerimde şunu söylüyorlar
" Biz tarım ülkesiyiz
Bilimsel ve teknolojik ürünler yada ağır sanayi ülkesi değiliz " diyorlar
peki o yüzdenmi tarlalarımızda tohumu israilden gelen
Mikadose domatesi
Washington Portakalı
Starking elması
Napolyon kirazı
ve Amerikan pirinci yetiştiriyoruz
ve 1 kamyon patates tarladan kilosu 50 kuruştan tüccara satıldığı söyleniyor
ve 2000 kg 1 kamyon patates üretip
karşılığında 1 adet Amerikan malı İphone marka akıllı Cep telefonu zor satın alabiliyoruz
Maliye Bakanlığının bir tesbiti var bu konuda
1400 kg 1 kamyon Domates üreteceksiniz
ve karşılığında 1 adet İPad ancak satın alabiliyorsunuz
veya 27 Tır Kamyonu mermer blok karşılığı
1 adet tomografi cihazı zor satın alabiliyorsunuz http://www.taraf.com.tr/haber-simsek-27-tir-mermer-bir-tomografi-cihazi-etmiyor-150755/
eğer mermer çıkarmak için harcanan iş gücünü
ve çabayı bilmiyorsanız
ve patatesin tarlada ne zahmetlerle üretildiğini bilmiyorsanız
dikimi ayrı zahmet gübresi ayrı zahmet
çapası ayrı zahmet
ve aylarca çalış ve karşılığı 1 kamyon 2000 kg patatese
1 adet Amerikan malı İphone marka akıllı cep telefonu zor alıyorsanız
artık söyleyecek sözüm yok size kardeşlerim
Allah yardımcımız olsun
selamün aleyküm
Selamün aleyküm kardeşlerim
Akıl ve İslamiyetin kurtuluşu isimli yazıyı
İslamiyetin yeniden parlak devirlerine geri dönmesine özlem
Ve müslümanların çilelerden kurtulmasına duyduğumuz hasret için
Kaleme alma ve aklın öneminden bahsetme gereğini duydum
Osmanlıdan sonra aklın bazı müslümanlar tarafından reddedilmesiyle birlikte
Aklın hakimiyetinin müslümanların dışındaki güçlere devredilmesiyle birlikte
Yine Allahın verdiği aklı kullanarak dünyaya hakim olmayı başaranların
İslamiyete ve müslümanlara daha fazla zarar vermesinden korktuğum için
Daha doğrusu yine müslümanların iyiliği için kaleme aldım
Varsa bir hatamız şimdiden bağışlayınız
Bizde hatalıyızdır elbette affediniz kardeşlerim
İslamiyetin yücelmesi için çalışan Müslümanları tenzih ederim
Amacımız müslümanları eleştirmek değildir
Bizlerde müslümanız ve tüm müslümanların çilesini
Bizlerde müslüman olduğumuz için birlikte çekiyoruz
Bazı önemli anektodları yazmak istiyorum
Müslümanlar ve islamiyet için yükseliş devirlerini bilirsiniz
Bu dönemler aslında müslümanların Allahın verdiği aklı
Kullandıkları dönemlerdir
Peygamberimiz Hz.Muhammed sav Efendimizin
Devlet adamı olduğu Asr-ı Saadet dönemi bir yükseliş dönemidir
Peygamberimiz Hz.Muhammed sav Efendimiz
Uhud Hendek Bedir Hayber Mute ve Mekkenin fethi savaşlarında
Allahın verdiği aklını kullanmıştır ve İslam için savaşmıştır
Yani Allahın verdiği aklı reddederek
Sadece dua ederek ve herşeyi Allahtan dileyerek
Allahın yapmasını isteyerek beklememiştir
İslamiyetin yayılması için
Bilakis hem dua etmiş hemde kendisi çalışmıştır
Emek harcamıştır ve savaşmıştır
Asrı saadet dönemi işte böyle bir yükseliş dönemidir
Endüsüs Emevi dönemi yine bir yükseliş dönemidir
Osmanlı Devletinin hakim olduğu dönem yine bir yükseliş dönemidir
Kanuni devriyle birlikte yükseliş durmuştur
Abdülhamitin devrilmesiyle ise Osmanlı düşüşe geçmiştir
Ve Osmanlıdan sonra Müslümanlar ve islamiyet için
Karanlık çağlar yaşanmaya başlanmıştır yükseliş tamamıyla durmuştur
Bunun sebeplerinden biride elbette sudurki
Bazı müslümanların Allahın verdiği aklın gücünü reddetmeleridir
Allahın verdiği aklın önemiyle ilgili bir kaç örnek vermek istiyorum
Osmanlı aklı sayesinde göçebe bir toplumdan
Büyük bir İmparatorluğa ulaşmıştır
Oğuzların kayı boyundan Orta-asya bozkırlarından gelerek
Büyük bir şehir medeniyeti ve dünya devleti kurmuştur
Bu sadece inanç ile değil aklın gücününde büyük etkisi vardır
Bu konuyla ilgili başka bir örnek vermek gerekirse eğer
Şu örneği vererek Allahın verdiği aklın gücünün önemini anlatalım
Örneğin Hak Din ile batılın mücadelesinin olduğu dönemde
Hz.İbrahim as Mekkede Kabede putları kırdığında
Allahın verdiği aklı kullanarak müşriklere haykırmıştır
Kabedeki o dönemdeki putlara inanan gafiller
Putları ilahları yapan ve putları güçlü sayan acizler
Putları kimin kırdığını Hz.İbrahim as'a sorduğunda
Hz.İbrahim as büyük putu göstermiştir
Putları teker teker kıran Hz.İbrahim as putun birini kırmamıştır
Hz.İbrahim as elindeki baltayı kırmadan bıraktığı
Büyük putun boynuna asmıştır ve putları bu büyük putun kırdığını
Ve putları kırarken kullandığı baltanında
Putları kıran büyük putun boynunda asılı kaldığını
Müşriklere göstermiştir
Müşrikler ise putların cansız varlıklar olduğunu
Ve büyük putun diğer putları kıracak gücünün var olmadığını
Putun bunu yapamayacağını söylemişlerdir
Hz.İbrahim as ise bunun üzerine müşriklere
Putların cansız olduğuna ve güçlerinin olmadığına göre
Niye bu cansız ve güçsüz putlara tapındıklarını sormuştur
Müşriklerin verecek mantıklı bir cevabı olmadığı için
Hz.İbrahim as'ın yanından uzaklaşmışlardır
Ve Hz.İbrahim as' dan putları kırmasının sözde hesabını soramamışlardır
Hz.İbrahim as işte burada Allahın verdiği aklını kullanmıştır
Akıl hem Hz.İbrahim as'ın hayatını kurtarmıştır
Hemde Allahın yüce dininin yayılmasını kolaylaştırmıştır
Aklın kullanılmasının önemiyle ilgili
Milyonlarca örnek verilebilir
Örneğin Fatih Sultan Mehned Han İstanbulu fethederken
Yine Allahın verdiği aklını kullanmıştır ve Şahin toplarını döktürmüştür
O dönemdeki Bizansın kalelerini bu Şahin toplarıyla yıkmıştır
Allahın verdiği aklını kullanmayan bir müslümanın
Dünyada varlığını koruyabilmesi ve dinini yaşayabilmesi
Ve islamiyete sahip çıkabilmesi ve dinini yüceltebilmesi bazen zordur
Allahın verdiği akıl olmadan vahyinde anlaşılması mümkün değildir
Akıl baliğ olmayan kişiye namazın farz olmamasının nedenide budur
Bazı müslümanların dünya ile bağlantısı sadece yemek içmektir
Ve kılıyorsa namazını kılmak ve evliyse eşiyle cinsel yönden ilgilenmektir
Kısacası bazı müslümanların dünyası sadece bunlardan ibarettir
Ancak bu doneleri ormandaki ağaçlar veya hayvanlar
Daha genel olarak düşünülürse yaradanın yarattığı tüm canlılar kullanıyor
Her türlü bitki veya hayvan türü bütün yaradılan mahlukat
Zaten kendi lisanlarıyla Allahı zikrederler ve yerler içerler elbette
Ve onlarında kendilerine göre elbette çoğalmaları için eşleride vardır
Fakat çiçeklerin aklından ve çiçeklerdeki aklın tezahürü bilimden söz edemeyiz
Çiçek veya hayvanın yaşayışını aklına fikrine bağlayamayız
Çiçek veya hayvanın aklı ile ürettiği bilim ile teknoloji ile hayattadır diyemeyiz
O halde demekki akıl denilen meleke
Yaradılanların en şereflisi eşref-i mahluk olan insanlara kullanması için verilmiştir
Ve gerektiğinde insan Allahın kendisine verdiği aklı kullanarak
Çiçeklere veya hayvanlara veya tüm dünyanın geneline hükmetmektedirler
Fakat malesef akıl ve onun tezahürü bilim ve teknoloji ile bazı müslümanlar ilgilenmemektedirler
Aklı ile bazı yapabilecekleri şeyleri yapmaktan vaz geçmişlerdir
Yapanlardan hazır ürün olarak satın almaktadırlar
Veya parçalar halinde satın alıp monte etmeye çalışmaktadırlar
Yaşantılarını idame ettirmekte kullandıkları her türlü ürünü satın aldıkları içinde
Elbette herşeyi satın aldıkları gibi
Aklınıda eşyayı üretenlerden mecburen satın almak zorunda kalmaktadırlar
Elbette Allahın verdiği aklı kullanarak üretenler çalışanlar emek harcayanlar
Yine Allahın verdiği aklı kullanarak bilim ve teknolojide ilerleyenler
Dünyaya Allahın verdiği akıl ile hükmetmektedirler
Bunun sonucu olarakta müslümanlar aklı reddettiği için
Aklını kullananlara mağlup olmaktadırlar
Ve müslümanlar hiç bir konuda çaba ve emek sarf etmeden
Herşeyi kendilerinin değil , sadece Allahın yapmasını istemektedirler
Dua ederek Allahtan kendilerine hazır halde indirilmesini istemektedirler
Zereden kürreye herşeyde bazı müslümanlar bu beklenti içindedirler
Aklını kullananların insanlara verdiği zararlardanda
Akıl kullanılarak kurtulmak yerine sadece dua ile kurtulmaya çalışmaktadırlar
Fakat Allah neticede insanlara aklı kullanılması için vermiştir
Ve Allah verdiği aklı kullanarak çalışana üretene ve emek harcayana yardım eder
Ve insanlara her türlü doneyi ancak vesilelerle teslim eder
Bu vesilelerde nesneler veya verdiği aklın tezahürü olarak bilim ve teknoloji iledir
Bunuda yine insanın eliyle yine insanların vesilesiyle ulaştırır
Allah yukarıdan elini uzatarak mamul halde maddeyi insanlara teslim etmez
Allah c.c insanlarla direkt muhatap olmaz
Mutlaka arada aracılar ve vesileler vardır
Bu inanç sahasındada böyledir veya nazariyattada böyledir
Peygamberimize Kuranı kerim vahiy yoluyla Cebrail as vasıtasıyla gelmiştir
Kuran burada bir vesile olduğu gibi
Aynı şekilde Cebrail as 'da bir vesiledir
Kuran-ı kerim bir kitap olarak matbaada basılmış olarak gökten gelmemiştir
Bu hakikatlerin algılanabilmesi içinde
Mutlaka Allahın verdiği aklın kullanılması gerekmektedir
İslamiyete ait bir hükmün elde edilmesi içinde akıl gerekmektedir
Hüküm dört temel üzerine kuruluyor Kuran - Sünnet - İcma ve Kıyas
Burada hakikate ulaşmak için
Yine Allahın verdiği aklın kullanılması gerekmektedir
Nazariyatta aynı şey gereklidir yine Allahın verdiği aklın kullanılması gerekmektedir
Allahın verdiği aklı kullananlar dünyada söz sahibi olmuşlardır
Ve dünyaya insanlara ve müslümanlara hükmetmektedirler
Bazı müslümanlar ise şiddetle aklın varlığını reddederek
Allahın verdiği aklı kullanmayı reddederek
Bu sarmaldan çıkmak için akıl dışında yollar keşfetmeyi deneyerek
Çalışmadan üretmeden emek harcamadan
Batıla galip gelmesi için Allahın yukarıdan elini uzatarak
Ve Allahın vesileler kullanmadan bu sarmalı çözmesini beklemektedirler
Allah c.c mutlaka bu sarmalı çözer ve herşeyi çözecek kudreti vardır
Ancak Allah c.c bunu çözerkende nasıl çözdüğünü
Yine insanların anlayabilmesini nasip edecekse eğer
Yine insanlar Allahın verdiği aklı kullanmalarıyla anlayabilirler
Çünkü insan aklı cüzzidir ve cüzzi aklını kullanarak
Külli aklın tezahürlerini yine Allahın verdiği akıl sayesinde anlayabilir
Fakat bazı müslümanlar Allahın verdiği aklı kullanmayı reddettiği için
Ne islamiyeti anlayabiliyor ve yaşayabiliyor nede dünyayı anlayabiliyor
Nede yaşadığı dünyadaki olumsuzlukların sebebini ve çaresini anlayabiliyor
Hiç bir emeği çabası olmadan herşeyin Allah tarafından üretilmesini istiyor
Allahın verdiği aklı kullanmak yerine
Sürekli Allahın mucizelerinin tezahürünü bekliyor
Mucizeleri algılamak için ise yine Allahın verdiği aklın kullanılması gerektiğini bilmiyor
Her ne sürci-lisan ettikse affola
Herşeyi bilen yalnızca Allahtır ve duamız şudurki
Rabbim bazı müslümanlara Allahın bildirdiklerini anlayacak akıl nasip eyle
Allahın verdiği akılla bunu çözmek için ise
Allahın verdiği aklı kullanmayı nasip eyle
Selamün aleyküm