İttifak etmek, görüş birliğine varmak, azmetmek, kasdetmek. Hz. Peygamber'den sonraki bir çağda amelî bir meselenin şer'î hükmü üzerinde İslâm müctehidlerinin birleşmesi. İslâm hukukunda, müctehidlerin üzerinde ittifak ettikleri dört tane aslî delil vardır: Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas. Bilginler İcmâ'ın huccet sayılmasında ittifak etmekle birlikte, icmâ yapacak müctehidlerin kimler olacağı konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Şiîler, kendi müctehid ve imamlarının icmâmı hüccet olarak kabul etmiş, müslümanların büyük çoğunluğu da cumhur-u ulemânın icmâmı huccet saymışlardır.
İslâm'da icmâ fikrinin ortaya çıkışı, Sahâbîler asrında başlayıp müctehid imamlar devrine kadar tedrîcî olarak gelmiştir. Bu gelişme üç devre teşkil eder:
l) Sahâbîler, karşılaştıkları yeni meseleler üzerinde ictihad yaparlardı. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer, özellikle âmme hukuku sahasında, istişareye başvurarak şûrâ ictihadı yaptırıyorlardı. Bu ictihadlar sonunda varılan ihtilafsız hükümler, ferdî hükümlerden daha kuvvetli sayılıyor, buna muhâlefet edilmiyordu. İşte bu çeşit hükümlere "İcmâ" adı verilir (İbnu'l Kayyim, İ'lâmu'l-Muvakkıîn, Mısır 1955, I, 61-66).
2) Müctehid imamlar devrinde, her imam ictihad yaparken ülkesindeki fâkihlerin görüşlerine aykırı bir şey söylememek için dikkat eder ve böylece görüşünde yalnız kalmak istemezdi. Meselâ Ebû Hanîfe, kendisinden önce yaşamış oları Kûfe bilginlerinin icmâ ettikleri hususlara uymak için çok titizlik gösterirdi. imâm Mâlik, Medinelilerin icmâını huccet sayardı.
3) Fakîhler, uymak için Ashâb-ı kirâmın icmâ ettikleri meseleleri öğrenmeye büyük bir titizlik gösterirlerdi. Onlar sahâbîlerin icmâ ettikleri, şeylerin dışına çıkmamaya çalışıyorlardı (Muhammed Ebu Zehra, İslâm Hukuku Metodolojisi, çev. A. f ener, Ankara 1986, 171, 172).
İcmâ yalnız bir kısım Şer'î hükümlerde geçerlidir, icma ibadetlerde ve hukukî meselelere ait hususlarda gerçekleşir. Şer'î delillerden çıkarılması mümkün olmayan ahiret halleri, kıyâmet zamanı gibi şeyler icmâ ile bilinemez.
İcmâ ehli; fâsık, bid'atçı olmayan ve ictihad seviye ve gücüne sahip bulunan alimlerdir. İcmâın şartı da, bir asırda, yani, bir zamanda bulunan ve bu özelliklere sahip oları müctehidlerin ittifak etmeleridir. Bu yüzden bir mesele hakkında bir asırdaki müctehidlerden yalnız bir kısmının ittifak etmeleri, bir icmâ mâhiyetinde olamaz. Bazı bilginlere göre, bir, iki kişinin muhâlefeti icmâın oluşmasına engel bulunmaz.
İmam Mâlik'e göre, Medine halkının ittifakları icmâdan saydır. Zeydiyye ile İmâmîyye'ye göre, Rasul-i Ekrem'in neslinden başkanlarının icmâl geçerli değildir. Zâhiriyye ve Ahmed b. Hanbel'den bir rivayete göre, Ashâb-ı kirâmdan olmayan müctehidlerin icmâl muteber değildir (Ömer Nasuhî Bilmen, Istilâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İst. 1967, s. 163, 164).
Fakîhlerin büyük çoğunluğuna göre icmâ hem mümkün ve hem de fiilen olmuştur. Sahabîler devrinde nine'nin altıda bir miras hissesi alacağına dair icmâ hâsıl olmuştur. Nine tek ise, altıda biri, tek başına alır. İki ise, altıda biri aralarında paylaşırlar. Yine Sahâbîler, baba bir erkek ve kız kardeşlerin öz kardeşler bulunmadığı takdirde, onların yerine geçmeleri üzerine icmâ etmişlerdir. Yine Sahâbîler, müslüman kadının gayri müslimle akdetmiş bulunduğu nikâhın bâtıl olduğunda da icmâ etmişlerdir. Sahâbîlerin icmâ ettikleri meseleler sayılmayacak kadar çoktur. İcma hakkındaki deliller şunlardır:
l) Kur'an-ı Kerîm'de icmâı öngören çeşitli ayetler vardır:
"Kendisine doğru yol açıkça belli olduktan sonra, Peygamber'den ayrılıp mü'minlerin yolundan başkasına uyan kimseyi, yöneldiğine döndürürüz ve onu cehenneme yaslandırırız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir " (en-Nisâ, 4/1 15).
Bu ayete göre, müminlerin yolundan başkasına uymak caiz değildir. Çünkü böyle yapanlar, Peygamber'den ayrılmış olup, Allah onları cehenneme yaslandıracaktır. Bir kimse müminler topluluğundan ayrılır ve onların görüşlerinin zıddını ileri sürerse, elbette onların yollarına uymamış olur. Meselâ, müminler cemaatı "bu helâldir" derse, aynı şey için "bu haramdır" diyenler, cemaata uymamış olurlar (imâm Şâfiî, er-Risâle, s. 472; İmam Gazzâlî, el-Mustasfâ, I, 175).
"Sizler insanlar için ortaya çıkarılmış, iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden en hayırlı ümmetsiniz" (Alu imrân, 3/110).
Bu hayırlı oluş, ittifak ettikleri şeylerin doğru olmasını gerektirir.
"İnsanlar üzerine şahitler olasınız diye, böylece sizi orta bir ümmet kıldık" (el-Bakara, 2/143). Bu ümmetin üzerinde ittifak ettiği şeyin hak olması gerekir.
2) Hadisten deliller:
"Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez" (İbn Mâce, Fiten "Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah katında da güzeldir" (Ahmed b. Hanbel, I, 379).
İmâm Şâfiî, icmâ konusunda Hz. Ömer'in Şam'ın Câbiye karyesinde yaptığı bir konuşmada şöyle söylediğini rivayet eder: "Peygamber (s.a.s) benim sizin aranızda yaptığım gibi aramızda ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: "Sahabilerime, sonra onların ardından gelenlere, sonra onların ardından gelenlere saygı gösterin. Daha sonra yaları ortaya çıkar. Hatta kişi teklif edilmediği halde yemin eder; İstemediği halde şahitlik yapar. Kimi, Cennetin ortası sevindiriyorsa, o, cemaatten ayrılmasın. Çünkü, şeytan tek kalan kimse ile beraber olup, iki kişiden uzaktır" (Şâfiî, er-Risâle, s. 474).
Hz. Ali'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Benim ve Ömer'in re'yi, sahibinden hamile olup çocuk doğuran câriye (Ümmü'l-Veled)'nin satılamayacağı üzerinde birleşmişti. Şimdi ise ben bunların satılabileceğini caiz görüyorum". Bunun üzerine kendisine; "Ömer'le ittifak ettiğin görüş bu görüşünden daha üstündür" denilmiştir (Şafiî, a.g.e, s. 474).
İcmaın mertebeleri
l) Sarih icma: Bu, her müctehidin, icma konusu oları fikri kabul ettiğini açıkça söylemiş olduğu icmadır. Bu tür icma, fakihlerin büyük çoğunluğunun ittifakı ile şer'î bir delildir. Böyle bir icma ister her asırda, isterse sadece Sahâbiler asrında vuku bulsun netice değişmez.
2) Sükûtî icma: Herhangi bir asırda, ictihad yetkisi oları fakih belli bir görüşe varır ve bunu ilân ederse ve kendisini tenkit eden çıkmazsa buna "sükutî icma" denir. İmam Şâfiî ve bir çok bilgin, bu tür icma'ın huccet (delil) olduğunu kabul etmez. Onlara göre burada susma, rıza anlamına gelmez, sevgi ve saygıdan veya fitne korkusundan susmuş olabilir.
Sükûtî icmayı delil sayanların dayanakları:
a) Düşünüp araştırmadan veya araştırma için gerekli oları zaman geçmeden önceki susma delil olamaz. Bundan sonraki susma ise beyan demektir. Çünkü konuşma gereken yerde susmak, ikrar anlamına gelir.
b) Hakka karşı susmak haramdır. Sâhâbeyi ve diğer müctehidleri böyle bir haramla itham caiz değildir. Hadiste; "bâtıl gördüğü halde hakkı söylemeyen dilsiz bir şeytandır" buyurulur.
3) Müctehidlerin belli bir ortak noktada ittifak etmeleri;
Bir mesele üzerinde aynı asırdaki fakihler ihtilafa düşerler ve herhangi bir müctehid, diğerlerinin görüşüne her yönden zıt bir ictihad'da bulunmazsa, bu durumda aralarında görüş ayrılığı olmakla birlikte, bir noktada birlik (icma) bulunmuş olur. Meselâ, Ashâb-ı kirâm, miras bırakanın erkek kardeşleriyle birlikte mirasçı oları dedenin hissesi üzerinde ittifak edememiştir. Bazısı üçte birden az olmamak üzere mirasçı olacağını, kimisi de dede varken kardeşlerin hiç miras alamayacağını söylemişlerdir. Ancak, dedenin mirasçı olacağı konusunda görüş birliği içindedirler. Bir kısım fakihlerle, bazı Hanefîler, bu tür icmaı da sükûtî icma'dan sayarlar.
İcma'ın temelde dayandığı delil (senet):
Üzerinde icma bulunan bir meselenin Kitap veya Sünnete dayanması gerekir. Çünkü hüküm koyma hakkı Allah ve Resulune aittir. Müctehidler kendiliklerinden hüküm koyamazlar. Bazı müsteşrikler senetsiz icma yapıldığını öne sürerek, yanılgıya düşmüşlerdir. Ashâb-ı kirâm, icma ettikleri meselelerde görüşlerini dayandıracak bir nass bir dayanak araştırıyorlardı:. Meselâ; Hz. Ebû Bekir'e, halife iken, annenin annesinin annesi (büyük nine) gelip, ölen torunundan miras hakkı istedi. Ebû Bekir (r.a) şöyle dedi: "Allah'ın kitabında senin için bir şey bulamıyorum. Resulullah (s.a.s)'den de bu konuda bir şey duymadım. Şimdi git; senin bu durumunla ilgili olarak arkadaşlarımla görüşeyim veya görüşümü tesbit edeyim". Öğle namazından sonra Ashâba durumu sordu. Muğîre b. Şu'be (r.a) ayağa kalkarak; Resulullah'ın nineye altıda bir hükmettiğini bildirdi. Muğîre'ye başka şahit soruldu. Muhammed b. Mesleme de Hz. Peygamber'den aynı mahiyette hadis duyduğunu söyledi. Bunun üzerine nineye altıda bir miras hakkı üzerinde icma oluştu (Ebû Dâvud, Feraiz, 5; Tirmizî, Feraiz 10; İbn Mâce, Feraiz, 4; el-Mevsilî, el-İhtiyar, V, 90).
Yine birbirine mahrem olan kadınların bir nikâh altında toplanamayacağında icma ederken bu konu ile ilgili ayet ve hadislere dayanmışlardır (en-Nisâ, 4/23; Buhârî, Müslim, Ebû Hüreyre'den: el-Kâsânî, Bedâyiü's-Sanâyi', II, 262-266; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadir, II, 360-364; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, II, 35, 36).
İcma'ın senedi kıyas veya maslahat da olabilir. Çünkü kıyas ve maslahat da çoğu defa temelde ayet veya hadise dayanır. Meselâ; Hz. Ömer, fethedilen Suriye topraklarının mücâhidlere dağıtılmaması üzerinde icma ederken, önce maslahatı gözönüne alarak Sahâbîlerle iki gün müzakere etmiş, ancak ikna edememiştir. Sonunda şu ayeti zikredince onlar ikna edilmiş ve görüş birliğine varılmıştır. "Allah'ın fethedilen memleketler halkından Peygamberine verdiği şey (ganimet); Allah, Peygamber, Peygamber'e yakınlığı olanlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; İçinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşması için değildir. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden alıkoyarsa ondan kaçının. Allah'tan sakının, çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir" (el-Haşr, 59/7).
Hz. Ebû Bekir'in halîfe seçilmesi ve Kur'an'ın toplanması gibi konulardaki icmalar, sahâbîlerin ayet ve hadise dayanmaksızın icma ettiklerine delil olamaz. Çünkü bunlar teşrîî bir hüküm üzerinde yapılmış icma' sayılmayıp, ancak ameli bir hususu infaz etmek üzere varılan ittifaktan ibârettir (M. Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 181).
İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre, hakkında icma olan bir mesele üzerinde tekrar icma meydana gelmez. Çünkü ikinci icma birincisiyle çatışır.
Diğer yandan birinci icma delil teşkil ettiğine göre, bunun aksine icma yapmak şöyle dursun, buna karşı çıkmak bile caiz olmaz. Ancak icma ictihadi bir mesele üzerinde ise, bu konuda daha sonraki asırlarda başka bir icma yapılabilir. Çünkü ictihad ictihadı nakzetmez.
Fakîhler, Ashâb-ı kirâmın icmaından başka icma üzerinde ittifak edememişlerdir. Sahâbilerin Şer'î hükümler üzerindeki icmaları tevâtürle sâbit olmuştur. Sahâbe devrinden sonraki hiçbir icma ise tevâtür yoluyla sâbit olmamıştır. Bu yüzden fakihler, birbirlerinin ileri sürdüğü icmaları tanımamışlardır. Hılâf kitapları bu konulardaki çekişmelerle doludur.
Fahruddin er-Razî ve birçokları âhad haberle nakledilen bir icmaı kesin delil saymaz. Bir kısım usûl bilginleri ise, icmaın âhad haberle naklini caiz görürler (M. Ebû Zehra, a.g.e, s. l 83).
Hamdi DÖNDÜREN
KADERE İMAN - HAYAT DENİLEN İMTİHAN
HASBİHAL
http://www.dinisitem.com
Web sitesi sohbet ünitesinden alıntı
KADERE İMAN - HAYAT DENİLEN İMTİHAN
HASBİHAL
Selamün aleyküm kardeşlerim
Genç kızlarımıza
sohbetleriyle
rehberlik yapan çoğunun elinden
tutan bir değerli ablamızın
bizlere aktardığı
bir hatırasını bu olayı yaşayan
Almanyadaki ablamızın anektodlarından
buraya aktarmak istiyorum
HASBİHAL
ALMANYADA YAŞANAN BİR OLAY
Almanyada dini sohbet ve ders veren
bir ablamızın Anektodları
" Almanya
Stuttgart Waiblingen
bölgesinde iki yılı
aşkın haftalık
çevre sohbetlerinden
tanıdığım bir hanım
telefonda şöyle ağlıyordu
" Hocahanım
bizimburada bir komşu
kızını kaybetti
kızı 18 yaşındaydı
Ani bir ölümle öldü
Annesi adeta
çılgına döndü
Sürekli isyanda
" Keşke kızım
şöyle şöyle
olsa idi de ölmese idi diye
feryat figan ağlıyor
Ne olur bir gelseniz
onunla siz konuşsanız
Sizi az çok tanıyor
belki sizi dinler " dedi
Biz ne yapacağımızı şaşırdık
Ertesi gün gittim
ve beni ölen
genç kızın evine götürdüler
Evde matem, yas...
Anne bir köşede
hiç durmadan ağlıyor
Bana annesi şunları anlattı
" Kızım, ben ve babası
her sene olduğu
gibi geçen sene de memleketimiz
izmir'e tatile gittik
Evimizin karşısındaki
apartmanda bir genç adam oturuyor
Terbiyesi asaleti
giyimi ve duruşu ile
kızımın dikkatini çekmiş
Bana: Anne bak!
Evlenebileceğim genç dedi
Biz de 'tanışalım' diye
bir tanıdığı ile
haber gönderdik ve tanıştık
Genç adam
üniversite okuyan dindar ve
kültürlü biri idi
Kızıma: "Aramızda kültür farkı var
siz açık gezen bir hanımsınız
bense eşimin tesettürlü ve
mazbut bir insan olmasını isterim
" deyince kızım
" En kısa zamanda dinimi öğrenecek ve
tatbik edeceğim, bana zaman ver "
dedi
Ertesi yaz
buluşmak üzere anlaştılar
Kızım ilk iş
olarak kendisine
dinimizi anlatacak
öğretecek bir yer aradı ve buldu
Çok gayretli dini bilgileri öğreniyor
namazlarını kılıyordu
Böylece izin bitti ve Stuttgart'a döndük
Burada bir göz doktorunun
yanında sağlık teknisyeni olarak çalışıyor
iş zamanından arta kalan
zamanında da Kur'an-ı Kerim'i öğrenmek
için çok gayret sarf ediyordu
Bütün samimiyetiyle islam'ı öğreniyordu
Bir gün 'Başım ağrıyor.' diye
doktora gitti. 'Bir şeyin yok.'
demişler
Ama baş ağrısı devam ediyordu
Bir gün hastaneye
gittiğimde yattığı
odanın penceresinden bakıp bana şöyle dedi
"'Anne! Cennet ne kadar güzel
Döndüm ve baktığı tarafa baktım
gördüğüm sadece
park etmiş arabalardı
Ama o büyülenmiş gibi
mutlu bir şekilde pencereden
bakıyordu
Bana dedi ki
Anneciğim
beni yarın saat 8.00'de götürecekler
dedi
Kızım bana şöyle vasiyette bulundu
Anneciğim
ben ölünce sakın ağlama
izmir'deki o gence de
benden selam söyle
Ona minnettarım dinimi
öğrenmemde bana sebep oldu
Bu arada sık sık saate bakıyordu
Sonra büyülenmişçesine
Geldiler dedi
Babama selam söyle dedi
Başını yastığa koydu
kelime-i şehadet getirdi ve
kızım öldü " dedi
ALMANYADA YAŞANAN BİR OLAY
Almanyada dini sohbet ve ders veren
bir ablamızın Anektodları
HASBİHAL
bu ibret dolu olay
dinimizi öğrenme
marifetullah konusunda
derinlememiz hususunda
iyi bir ders olur
inşallah
YA (RABB) C.C SEN BİZLERİ
HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA
SALLALLAHU ALEYHİ VESSELLEM EFENDİMİZE
LAYIK ÜMMED EYLE
BİZLERİ ŞEFAATİNDEN MAHRUM EYLEME
Umursuma dünya gelse de üstüne
Tek umudun ALLAH'ın olsun,
Elbet bir gün devran döner tersine
Sabır en büyük silahın olsun.
Risale-i Nur Külliyatından
Sözler Kitabından bir bölüm
Ey insan, aklını başına al
Hiç mümkün müdür ki
bütün enva-ı mahlukatı sana
müteveccihen muavenet
ellerini uzattıran ve senin hacetlerine
Lebbeyk!
dedirten Zat-ı Zülcelal
seni bilmesin
tanımasın, görmesin
Madem seni biliyor
rahmetiyle bildiğini bildiriyor
sen de O’nu bil
hürmetle bildiğini bildir
Ve katiyen anla ki
senin gibi zaif-i mutlak
aciz-i mutlak
fakir-i mutlak
fani, küçük bir mahluka
koca bir kainatı
musahhar etmek ve
onun imdadına göndermek
elbette hikmet ve inayet ve ilim
ve kudreti tazammum eden
hakikat-i rahmettir.
Elbette böyle bir rahmet
senden külli ve
halis bir şükür ve
ciddi ve safi
hürmet ister.
İşte o halis şükrün ve
o safi hürmetin tercümanı ve ünvanı
olan
“Bimillahirrahmanirrahim”i de
o rahmetin vusülüne vesile ve o
Rahman’ın dergahında şefaatçı yap.
Biz her namazı son namaz olarak kılarız.
İkindiyi kıldık.
Allahım! Senin yardımınla akşama girdik
senin yardımınla sabaha kavuştuk
senin yardımınla diriliyor ve senin kudretinle ölüyoruz ve dönüş yalnız
Şu an ölebiliriz.
Akşama yetişirsek
akşamı da son namazımız gibi kılarız.
Yatsıya yetişmek diye bir garanti yok elimizde
İnsanın ölmesi çok basit...
Kalp durdu mu işimiz bitti.
Kalbimizi çalıştıran
ALLAH, kalbimize dur dese
bir sonraki namaza yetişemeyiz
Bir ömür boyu nefes alıp verdik
"Yeter artık, nefes almayacağım " diyor muyuz
Bir ömür boyu su içtik.
"Artık su içmeyeceğim!" diyor muyuz
Öyle bir iman gerek ki
namaz su gibi
Kılmazsam yaşayamam." diyebilmek
Bugün, şu an ölsek
namazımız bize arkadaş yoldaş
Gerisi burada kalacak
hava gibi olsun
RABBİMİZİN rahmeti
meleklerinin istiğfarı ve bizim de selamımız
Efendimiz Hazreti MUHAMMED(S.A.V) ve ailesi üzerine olsun.
" yağmur
gbi Yağarsa Başına bela
Bil ki Dua istiyor senden Mevla..
Üstad Said-i Nursi hazretleri diyorki
" herkes beni
kendini
kurtarmaya
çalışan
yalnızca kendi
nefsini düşünen
hodgam bir
adammı zannediyorlar
Ben cemiyetin imanını
kurtarma yolunda dünyamı feda ettim
ahiretimi de
Seksen küsur yıllık bir mücadele
" buyuruyor
Hani söz vermiştik Alemi ervahta "Bela!"demiştik
"Elestü bi rabbiküm " sualine
Yaratıcı, Rızık verici ve yegane kanun koyucu olarak
Allah'tan başka ilah, Önder olarakta
O'nun resülünden başkasını tanımıyacaktık
Hani söz vermiştik
Erkam'ın evinde
Hangi şart ve ortamda olursa olsun
İlahi
Kelimetullah misyonunu yürütecek
Musibetlerden, hiç bir tehditten korkmayacak
Gerekirse ölümlerin en güzeline talip olacaktık
Hani söz vermiştik Akabe Tepesinde
Kendimizi ve ailemizi koruduğumuz gibi
dinimizi ve ehl-i müslimi koruyacağımıza
Esselamün aleyküm ve Rahmetullahi
ve Berekatühü
HASBİHAL
Allah c.c islam için çalışan web sitelerinden
ve buradaki görevlilerden
ve gerçekten islamı tebliğ gayesiyle
sanal alemde tefekkür ve tevekkül ile
gayret sarfeden kardeşlerimizden razı olsun
RABBİMİZE DUA
FORUM ALACAKARANLIK İSTANBUL 2013
RIFAT YILMAZ ŞAHİNOĞLU
Bismillahirrrahmanirrahim
- Ya Rabbi Sana ve Resulüne itaat etmemizi ve bildirdiklerinle amel etmemizi nasip eyle
- Ya Rabbi Faydasız ilimden, makbul olmayan ibadetten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırız
- Ya Rabbi Bildiğimiz-bilmediğimiz bütün iyilikleri ver, bildiğimiz-bilmediğimiz bütün kötülüklerden de koru
- Ya Rabbi Her işimizin sonunu güzel eyle, dünya musibetlerini ve ahiret azabından bizi koru
- Ya Rabbi Bizi sabreden ve şükredenlerden eyle
- Ya Rabbi Bizi dostlarına dost, düşmanlarına düşman olanlardan eyle
- Ya Rabbi Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve her çeşit hastalıktan sana sığınırız
- Ya Rabbi İşinde sebat eden, nimetine şükreden, ibadetini güzel yapan ve doğru konuşanlardan eyle
- Ya Rabbi Bedenime, kulağıma, gözüme sıhhat ver! Küfürden, fakirlik ve kabir azabından sana sığınırız
- Ya Rabbi Sıhhat, afiyet ve güzel ahlak ver! Kaza ve kaderine rıza gösterenlerden eyle
- Ya Rabbi Gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, musibetlerini kötü arkadaştan ve kötü komşudan sana sığınırız
- Ya Rabbi Ölünceye kadar ibadet etmemizi, ömrümüzün hayırlı amellerle sona ermesini nasip et ve Cennetini ihsan eyle
- Ya Rabbi Zulmetmekten, zulme uğramaktan sana sığınırız
- Ya Rabbi Bize dünya ve ahirette iyilik, güzellik ver ve Cehennem azabından bizi koru
- Ya Rabbi Bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat
- Ya Rabbi Hakkımızda hayırlısını eyle, hayırlısını gönlümüze razı eyle
- Ya Rabbi Bütün korkulardan ve afetlerden koru.
- Ya Rabbi Hayatta ve ölümden sonra bütün hayırlar adına, en ileri hedeflere bizi ulaştır.
- Ya Rabbi Sana yaklaştıracak amelleri bize sevdir
- Ya Rabbi Bizi öyle bir amellere muaffak kıl ki,biz o amellerle Seni zikirle sevgine ulaşalım
- Ya Rabbi Rızana muaffak kıl,amelde ihlasa muaffak kıl İsmin anıldığında kalbi titreyen kullarına nasip ettiğin haşyet hissine muaffak kıl
- Ya Rabbi Eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme!
- Ya Rabbi Muhabbetini hissettir,hakikati sen öğret marifete ulaştır
- Ya Rabbi Bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize
- Ya Rabbi Efendimiz Muhammed (a.s)öyle bir salat ve selam et ki,o salat ile bizi nerden qeldiqi belli olmayan tehlikelerden, afetlerden, musibetlerden korusun
- Ya Rabbi Kusurlarımızı affet,bizi kendine kul kabul et.Emanetini kabzetme zamanına kadar bizi emanette emin kıl
- Ya Rabbi Bizlere helal kazançlı hayırlı işler ver razı olduğun dosdogru yolundan ayırma
- Ya Rabbi Cehennem eteşinden ümmeti Muhammedi koru bizleri ehli sünnetten bir zerre kaydırma
- Ya Rabbi Efendimize komşuu eylee kevser havuzundan efendimizin mübarek ellerinden bizlere o şarabından tattır inş.
- Ya Rabbi Bizi nefsimizle başbaşa bırakma; nefsimizin vesvesesine, mağlup etme, takva sahibi kullarından eyle.
- Ya Rabbi Kötü huyları benden uzaklaştır. Onları Senden başkası benden uzaklaştıramaz. Ben seninleyim. Sana döneceğim. Sen yüceler yücesisin. Affına sığınıyor, sana yöneliyoruz
- Ya Rabbi, Sen Ümmeti Muhammede (Filistine, Lübnana.. dünyada zalimler yüzünden ezilen masumlara) yardim et, bizlere birlik ve beraberlik icinde yasamyi nasip et.
- Ya Rabbi İlahi ,müslümanlar galip eyle inşaallah bizi dinin üzre sebat eyle Habibine melek ordularınla yardım ettin bize yeryüzünde küffar ile savaş içinde olan müslüman ordularına da bu nimeti nasip et yardım et
- Ya Rabbi Acımasız zalimlere aman verme ya rabbi Filistin'de Çeçenya'da Afganistan'da her nerede olursa müslümanlara eziyet etmek isteyenlere fırsat verme ya Rabbi sen Gafurur Rahimsin sen onları koru zalimlerin eline bırakma
- Ya Rabbi Hain melun zalim küffar ehlini ülkemizden müslümanlardan uzak eyle
- Ya Rabbi Şehitlerimizin şefaatlerini nasip eyle yaşayan cihangir,mücahit kardeşlerimize dua larımızın yüzü hürmetine koru muhafaza et rahmet eyle
- Ya Rabbi Bizleri sırat-i mustakim yolundan ayırmak isteyenleri engelle , onlara hidayetse hidayet, degilse kahret perişan et
- Ya Rabbi Biz imtihan için geldiğimiz bu dünyada bizi aciz bırakma çaresiz bırakma korktuklarımdan emin umduklarımıza nail eyle kereminle kuşat gönüllerimize huzur ver
- Ya Rabbi..;Bana DuA edenlerin duasini…Benden dua bekleyenlerin
duasini…Benden dua isteyenlerin duasini…Ve ;Benim dualarimi
Dergah-i Izzetinde kabul eyle
- Ya Rabbi, Bizleri dogru yolumuzdan ayirma, seytana ve nefsimize uydurma
- Ya Rabbi, Kıldığımız namazları kabul eyle! Ahir ve akıbetimizi hayreyle! Son nefesimizde kelime-i tevhid söylememizi nasip eyle! Ölmüşlerimizi af ve mağfiret eyle!
- Ya Rabbi, Sana yapmis oldumuz ibadetleri dergahin’da kabul eyle
- Ya Rabbi, Sen bizleri cehennem azabindan, kabir azabindan, hayatin ve ölümün fitnesinden ve Deccalin serinden sana siginiriz sen bizleri koru
- Ya Rabbi Dualarımızı salih kullarının duaları gibi kabul etmeni diliyoruz! Ne olur, ümitlerimizde bizi haybet ve hüsrana uğratma
- Ya Rabbi Bütün ölmüslerimizin ve Sevgili Peygamberimizin sallallahu aleyhi vesselemın ruhu Allah’u Teâlâ’nin rizasi icin
- Ya Rabbi Amin diyenlerinde felah ve selameti için
dularımızın ve tüm dileklerimizin kabulü için
El-Fatiha
RABBİMİZE DUA
FORUM ALACAKARANLIK İSTANBUL 2013
RIFAT YILMAZ ŞAHİNOĞLU
Tutturmuşlar, “Mezhepler kalksın, Müslümanlar bir ve beraber olsun, hepimiz Kur’ân’da birleşelim…” diyorlar. Ne kadar parlak bir söz bu… Lakin bin parçaya ayrılmış, her biri bir türlü söyleyen Müslümanlar nasıl birleşecekler? İşte bu nasılın cevabını veremiyorlar.
İlk üç Râşid Halife haindir, Ehl-i Beyt’in hakkını yemiştir diyenlerle Kur’ân’da nasıl birleşeceğiz?
Ali b. Ebi Tâlib, hakeme müracaat ettiği için -hâşâ- kâfir olmuştur diyen Haricîlerle nasıl birleşeceğiz?
Ashabın büyük kısmı âdil değildir, dâvaya ihanet etmiştir, sapıtmıştır diyenlerle nasıl birleşeceğiz?
Lügâvî mânada Allah göktedir diyen, Cenab-ı Hakk’a noksan sıfatlar izafe eden mücessime ile nasıl birleşeceğiz?
İmamı Rabbanî, Celalüddin Rûmî, Abdülkadir Geylanî gibi evliyaullaha -hâşâ- evliyauşşeytan diyen aşırılarla, mükeffirlerle nasıl anlaşıp birleşeceğiz?
İmanın altı şartından biri olan kadere inanmayan filancalarla nasıl birleşeceğiz?
“Allah gerçek bir Janus’tur” diyerek Cenab-ı Hakkı iki çehreli bir Roma putuna benzeten zındığın taraftarları ile nasıl birleşeceğiz?
Kur’ân tahrif edilmiştir diyenlerle nasıl birleşeceğiz?
Dini imanı para olan modern müellefe-i kulûb ile nasıl birleşeceğiz?
Herkes Nuh diyor, Peygamber demiyor… Evet nasıl birleşeceğiz?
Her bozuk taife eline Kur’ân almış; yanlış ve bozuk inanç, görüş ve yorumlarını Kur’ân Kur’ân Kur’ân diye bağırarak savunuyor.
“Peygamberlik Hz. Ali’nin hakkıydı, Hz. Ali ile Hz. Muhammed birbirlerine iki karganın birbirine benzediği gibi benzerlerdi. Bu yüzden vahyi getiren Cebrail şaşırdı, Hz. Ali’ye vereceğine Hz. Muhammed’e verdi…” diyen Gurabiye taifesi de Kur’ân diyor, başka bir şey demiyor.
Birbirleriyle savaşan çeşitli fırkalar, hizipler, taifeler, cemaatler mızraklarına Kur’ân sayfaları bağlamışlar; kendi inançlarını, görüşlerini, yorumlarını hep Kur’ân Kur’ân Kur’ân diye feryat ederek savunup yayıyorlar.
Ortada bin çeşit “Kur’ân Müslümanlığı” var.
Acaba bunlardan hangisi Kur’ân’a uygundur?
Önemli olan Kur’ân’a uygun İslâm anlayışını bulmaktır.
İşte bu İslâm Sünnet ve Cemaat İslâmlığı’dır.
Bu İslâm Ana caddedir, Sevad-ı Âzamdır, Büyük Topluluktur… Bu İslâm’da Kur’ân ve Sünnet iki ana temel kaynaktır. Ayrıca icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukaha vardır.
Bu İslam, günümüzden Asr-ı Saadet’e kadar, kopuğu olmayan bir silsile ile Resullerin Seyyidine (Sallallahu aleyhi ve sellem) ulaşır.
İşte, Kur’ân’da birleşmek, Kur’ân’la birleşmek Ehl-i Sünnet’te olur.
Ehl-i Sünnet kalksın, onun yerine Selefîlik, Necdîlik, şu veya bu fırka hakim olsun ve birleşme böyle sağlansın… Bu duaya âmin denmez.
Geliniz Kur’ân’da, Sünnet’te, icmâ-i ümmetle sâbit olan İslâmî hüküm ve değerlerde, Cadde-i Kübra’da, Sevad-ı Âzam’da birleşelim.
M.Şevket Eygi
|